DÜŞÜK KALORİLİ DİYETLER BAŞARISIZ OLUR



Bir kalori: Bir gram suyun sıcaklığını 14 °C’den 15 °C’ye çıkarmak için gereken enerji miktarıdır.


İnsan vücudu da başta vücut sıcaklığını 37 °C’de tutmak üzere çeşitli kimyasal reaksiyonlar, hareket etmek, konuşmak, besinleri sindirmek gibi aktiviteler için enerjiye ihtiyaç duyar. 

Vücudun günlük enerji gereksinimi kişinin yaşına, cinsiyetine ve diğer kişisel ihtiyaçlarına göre değişir.

Kalori hesabına dayanan diyetler basit bir mantıkla besinlerle alınan kalori ile harcanan kalori eşit olduğunda kişinin kilosu sabit kalır der. Eğer kişi harcadığından fazla kalori alırsa şişmanlar.

Oysa insan organizması çok daha karmaşık bir yapıya sahiptir.

Eğer kişi diyet yapar ve harcadığından daha az kalori alırsa ilk günlerde kilo kaybı olur. Kısa süre sonra vücut bu yeni (az kalorili) duruma adapte olarak kendini daha az enerji harcayacak şeklide yeniden programlar. Bazal metabolizma yavaşlar, hareketlerde azalma, güçsüzlük, kronik yorgunluk, irritabilite, depresyona eğilim olur. Kısa süre sonra kilo kaybı durur. Bu arada vücut alınan kalorilerin bir kısmını daha sonra ihtiyaç halinde kullanmak üzere depolar.
Bu durumda açlık çeker, bir süre sonra dayanamayarak diyeti bırakırız ve yemeye başlarız.

Sonuçta düşük kalorili diyet yaparak kilo vermeyi hedeflerken aksine kilo alınır.

Bu nedenle kalori alımını kısıtlayarak vücudu ve hücreleri aç bırakan diyetler devam ettirilemez.
                                                 
Kalori alımını kısıtlayan diyetlerin bu kadar popüler olmalarının nedeni ise başlangıçta verilen
kilolardır.

Oysa alınan kalori miktarını değil, sadece karbonhidratları kısıtladığımızda dilediğimiz kadar protein ve yağ yiyebiliriz.
Acıkınca yeriz, doyunca bırakırız.
Aralarda atıştırma ihtiyacı hissetmeyiz.
Açlık çekmeyiz.
Daha az enerji harcama ihtiyacı hissetmeyiz.
Verdiğimiz kiloları geri almayız.