KARBONHİDRATLAR MI ŞİŞMANLATIR, YAĞLAR MI?


Bu soruya yanıt verebilmek için basit olarak karbonhidrat ve yağ metabolizmasına göz atmamız gerekir.


Besinlerle alınan yağlar parçalandıktan sonra serbest yağ asitleri olarak kan dolaşımına katılır. 


Yağlar yağ hücrelerinde trigliserit formunda depolanır. 


Trigliserit molekülü üç serbest yağ asiti molekülünün  bir Gliserol fosfat  molekülü ile birleşmesiyle oluşur. 


Gliserol fosfatın başlıca kaynağı ise besinlerle alınan glukoz (şeker), yani karbonhidratlardır. Ne kadar çok karbonhidrat tüketirsek o kadar çok gliserol fosfat üretilir, o kadar çok serbest yağ asiti trigliserite çevrilerek yağ olarak depolanır. 


Aldığımız besinlerde karbonhidrat olmazsa besinle alınan yağlar trigliserite dönüştülemeyeceğinden yağ hücresine giremez ve yağ olarak depolanamaz, hücrelerin enerji ihtiyacı için kullanılır. 


Kısaca besinlerle alınan yağların yağ olarak depolanabilmesi için glukoza ihtiyaç vardır. 


Bütün bu mekanizmanın gerçekleşmesini sağlayan hormon ise İNSÜLİN'dir. 


İnsülin  kan şekerinin yükselmesi (yani karbonhidrat içeren besinlerin tüketilmesi) sonucu salgılanır. Ne kadar çok karbonhidrat tüketilirse ve ne kadar çoğu rafine, yani işlenmiş karbonhidrat ise insülin seviyesi o kadar artar. 


İnsülin, gliserol fosfat sentezini hızlandırır ve serbest yağ asitlerinin trigliserite dönüştürülerek yağ dokusunda depolanmasını sağlar. 
İnsülin seviyesi yükseldikçe yağ depolanması artar. 


Dolaşımdaki serbest yağ asitlerinin yağ hücrelerine girmek yerine enerji olarak kullanılmalarının ve dolaşımda serbest yağ asiti olmadığı durumlarda yağ dokusundan çıkarak enerji ihtiyacı için kullanılmalarının yolu insülin seviyesini düşürmektir. Çünkü insülin dolaşımdaki yağı hücre icine çekerek depolar, ayrıca yağ dokusundaki yağların çözünerek kullanılmasını engeller. 


İnsülin seviyesini düşürmenin yolu ise kan şekerini düşürmek, yani besinlerle karbonhidrat alımını minimuma indirmektir. 


Sık aralarla karbonhidrattan zengin gıdalar alındığında kan şekeri ve insülin seviyeleri sürekli yüksek kalır. İnsülin kandaki glukoz ve yağları yağ hücresinde depolar. Yağ hücresinden yağ serbestleşmesini de engeller. Bu durumda kaloriler yağ dokusunda depolanır, hücreler enerjiyi kullanamaz ve bir nevi içsel açlık durumu oluşur. 


Enerji dengesi besinlerle alınan ve harcanan kaloriler arasında değil, yağ hücrelerinin içine giren ve çıkabilen kaloriler arasındadır. 


Sonuç olarak besinlerle alınan yağların depolanması ve kullanılması ile ilgili kritik moleküller; insülin ve insülin salgılanmasına neden olan glukozdur.