BAŞLARKEN

Zayıflamak kolay değildir. Kolay olsaydı sokakta, markette, işyerimizde bu kadar çok kilolu  insanla karşılaşmazdık.

Televizyonlar her akşam hazır gıda reklamlarını döndürüp dururken, evin bir iki ihtiyacını karşılamak için gittiğimiz süpermarketlerde gıda reyonlarının en göze çarpan raflarında, kasaların hemen önünde renkli, parlak ambalajlarıyla göz alıcı, iştah açıcı çikolatalar, kurabiyeler, kiloma biraz dikkat edeyim diyenler için meyveli yoğurtlar, diyet bisküviler, müsliler, öğle yemeğini hızla geçiştirip işe dönmek isteyenler için duble hamburger mönüler, kolalar varken zayıflamak kolay değil, zayıf kalmak ise imkansız.
Günümüzde gıda endüstrisi daha çok insanı, daha hızlı ve daha ucuza doyurmanın, bu arada da karını arttırmanın telaşı içinde.

Oysa eskiden herşey çok farklıydı. İnsanlar sabah gün ışırken kalkar, hava kararana kadar çalışırlar, karınlarını doyurmak amacıyla yemek yerlerdi. Öğün sayısı ikiyi geçmezdi. Aralarda atıştırmak, kahve molası vermek adetten değildi.

İlk insanlar avcı toplayıcı insanlardı. Avlayabildikleri hayvanları ve topladıkları yabani sebze meyveleri tüketirlerdi. Bu iki milyon sene boyunca devam etti.

Yerleşik düzene geçince tarım ürünlerini ve besi hayvanlarını tüketmeye başladılar. Bu dönem de birkaç bin sene devam etti.

İkiyüz sene önce gerçekleşen sanayi devrimi insanların köylerden şehirlere göç etmesine neden oldu. Ekmekler beyazladı. Şeker, üretimin ucuzlayarak artmasıyla birlikte sadece zengin kesimin ulaşabildiği bir lüks olmaktan çıktı.
Pazarların ve mahalle bakkallarının yerini rafine gıdalarla dolu süpermarketler aldı.

Sonuçta şişmanlık nadir görülen bir hastalık olmaktan çıkıp bir salgın gibi kıtadan kıtaya ülkeden ülkeye yayıldı.
Günümüzde her iki insandan biri ya şişman, ya da fazla kilolu. Bu oran her on yılda bir katlanarak artıyor.

Zayıflamak kolay değildir. Kolay olsaydı bu kadar çok diyet icat edilmez, bu kadar çok diyet kitabı yazılmazdı.

İnsanlar zayıflamaya karar verince ilk iş uzmanına başvurup verilen listeyi harfiyen uygulayarak zayıflamaya çalışırlar. Her diyet az, ya da çok kilo verdirir, çünkü her diyet kalori kısıtlaması yapar ve kalori kısıtlaması en çok karbonhidratlardan yapılır.
Bir süre sonra ya belirlenen hedefe uaşıdığı için, ya da diyet yapmaktan vazgeçilerk diyet sonlandırılır ve kişi normal hayatına döner.

Normal hayat demek, normal yeme düzeni demek olduğundan verilen kilolar bir bir yerine konulur. Kısa süre sonra eski kilolara ulaşılır, hatta üstüne eklenir.

Kişi kilolarından tekrar rahatsız olana kadar bu böyle gider.
Sonra moda olan başka bir diyete başlanır, haftada bir iki gün diyetisyene gidilir, tekrar bir miktar kilo verilir, diyet sonlandırılır, tekrar kilo alınır, tekrar başka bir diyete başlanır. Birileri bir zayıflayıp bir şişmanlarken ve niye şişmanlayıp niye zayıfladığını, sonra niye tekrar şişmanladığını bilmezken, ya da bilmek istemezken başka birileri para kazanır.

Bu durumun iki nedeni vardır:
Birincisi zayıflama hedefi koyarken belli bir kilo hedef alınır, o kiloya ulaşılınca diyet sonlandırılır. Oysa hedef zayıflamak değil, zayıf kalmak olmalıdır.
İkincisi diyete başlayan kişi neden kilo alındığı, hangi durumlarda yağ depolanacağı, nasıl zayıflanacağı ve nasıl zayıf kalınacağı üzerine kafa yormaz, işin bu kısmını uzmanlara bırakır. Bu kolaycılık her iki tarafın da işine gelen bir durumdur. Çünkü bu işin uzmanları da bu işten para kazanmaktadır ve kazanmaya devam etmek isterler. Kilo vermenin mantığını öğretip bir defa para kazanacaklarına, kilo vermek isteyen kişiyi kendilerine bağımlı kılıp kazanmaya devam etmeyi yeğlerler.

İşte bu yazı dizisi bu kısır döngüyü kırmak üzere kaleme alınmıştır. Gerçekler ortadadır, görmesek de, görmek istemesek de bizi nelerin şişmanlattığı bellidir,

Yiyeceklerin vücudumuz üzerindeki kısa ve uzun dönemdeki etkilerini, hangi durumlarda yağ depolanması ve şişmanlamaya neden olduğunu öğrenerek zayıflamayı ve zayıf kalmayı başarabiliriz.